Kestel Mutlu Son
Kestel Mutlu Son
Turner’ın her açıdan kendisinden hoşlanılmış olduğunı kabul ettiğinde, evlendikleri günden beri içini oydukları o rahat varlıklarına geri dönebileceklerdi. Kestel Mutlu Son Miranda bebeğini doğuracaktı. Bir aile olacaklardı. Elleri ve dudaklarıyla, sözleri haricinde her şeyiyle, onunla sevişecekti.Kestel Mutlu Son Onu önceden bir kez kazanmıştı. Bunu tekrar yapabilirdi. İki hafta sonrasında, Miranda yeni gül salonunda oturuyor, bir kitap okumaya çalışıyor fakat süreının çoğunu pencereden dışarıya bakarak geçiriyordu.
Turner birkaç gün içinde geleceği haberini göndermişti, bu nedenle Miranda ne vakit yoldan otomobile benzer bir sesin geldiğini duysa yüreğinin çarpmaya başlamasına engel olamıyordu. Güneş ufuktan kayıp gittiğinde Miranda, kitabında tek bir sayfa bile çevirmediğini fark etti. Uşaklardan biri, Miranda’nın istemeyi unuttuğu akşam yemeğini getirdi fakat Miranda daha kâsesindeki çorbayı bitiremeden kanepenin üzerinde sızıp kaldı. Birkaç saat sonrasında, Miranda’nın özenle gelmesini gözetlediği araba geldi ve evin önünde durdu.
Kestel Mutlu Son
Turner otomobilden zıplayarak indi. Yolculuktan bitkin düşmüştü fakat yine de karısını görmek için can atıyordu. Kestel Mutlu Son Torbalarından birisine uzandı ve içinden güzelce ambalajlanmış bir paket çekti, bagajının geri kalanını da hizmetçilerin taşıması için arabada bıraktı. Kafasını kaldırıp eve bakmış olduğunda yatak odalarındaki ışığın yanmadığını gördü. Miranda’nın hemen hemen uyumamış olduğunu ümit ediyordu. Onu uyandırmaya kıyamazdı fakat o akşam onunla konuşmayı ve aralarındaki ilişkiyi düzeltmeyi çok istiyordu.
Çizmelerine bulaşan çamurdan kurtulmak için ön merdivenlere ayaklarını vura vura çıktı. Hemen hemen Miranda kadar uzun bir süredir onun yolunu gözleyen baş uşak, daha Turner çalmaya fırsat bulamadan kapıyı açtı. “İyi akşamlar, Brearley, ” dedi Turner sevecen bir tavırla. “Herkesten önce ben evinize hoşgeldiniz diyeyim, Lordum.” “Teşekkür ederim. Karım hâlâ uyanık mı?” “Sanırım gül salonunda, Lordum. Okuyor olmalı.” Turner ceketini çıkardı. “Okumayı çok sever.” “Böylesine iyi okumuş bir leydimiz olduğundan şanslıyız, ” diye ekledi Brearley. Turner göz kırptı. “İyi de, bizim gül salonumuz yok ki, Brearley.” “Artık var, Lordum. Önceki batı salonu.” “Öyle mi? Demek orayı dekore etti. Peki, iyi yapmış. Onun burayı yuvası gibi kabullenmesini isterim.” “tamamımız öyle istiyoruz, Lordum.
Son yorumlar