Kestel Mutlu Son Hizmeti – Masör Ece

Kestel Mutlu Son Hizmeti  – Masör Ece

Kestel Mutlu Son aman, annem okumasaydı bu kitabı! Çünkü okursa, bildiğimi anlayacaktı. Bunu düşünmek bile korkutuyordu beni. Cezalanmaktan korkmuyordum. Bende bir suç yoktu. Ama annemin aklına gelebileceklerden ürküyordum. Kim bilir, benimle mevzuşmak gerekliliğini, bana bazı şeyleri anlatmak, açıklamak zorunluluğunu duyacaktı. Bu mümkünlıktan çekiniyordum; çünkü, bugüne kadar bu konulardaki ısrarlı suskunluğa bakılırsa bunlara değinmek hiç de hoşuna gitmeyecekti. Bence, evlenmemiş annelerin de varolması nesnel bir olaydı ve beni minimumından Antipodes gerçeği kadar rahatsız etmiyordu. Kestel Mutlu Son ama benim bu durumu bilmiyorum, annemin görüşlerine göre, ikimiz için de lekeleyici bir skandal olacaktı. Bütün endişelerime rağmen, kitabımı kaybetmiş numarası yapmayı göze alamadım. Bir diş fırçası bile olsa, bizim evde herhangi bir şeyin kaybolması, öylesine büyük fırtınalar koparır, öylesine vakalara yol açardı ki, kitabı kaybettim demenin getireceği çözüm yolu, minimumından kitabın sebep olacağı gürültüler kadar korkutucuydu. Üstelik, kafamdan geçenleri saklamakta oldukça hüner kazanmışsam da, göz gore bakılırsa yalan söylemeye cesaret edemezdim. Kıpkırmızı kesilecek, kekeleyecektim ve annem anlayacaktı hemen durumu.

Kestel Mutlu Son

Kestel Mutlu Son annemin eline geçmemesi için büyük özen gösterdim. Allahtan, annem kitabı okumak istemedi de, ben de gazabından kurtuldum. Gitgide, ailemle olan ilişkilerim eski sadeliğinden sıyrılıyor, karmaşık bir hal alıyordu. Kardeşim, eskisi gibi bir dediğimi iki etmez tutumundan vazgeçmişti. Babam beni çirkin buluyor, bu nedenle de soğuyordu benden. Annem, sezinlediği değişimlerimden kuşkudaydı. Evdekiler, aklımdan geçenleri gözlerimden okuyabilselerdi, kabahatlarlardı beni. Üzerimde dolaşan gözleri, eskisi benzer biçimde koruyucu bir kalite taşımıyor, benim için türlü tehlikelerle dolup taşıyordu.

Onlar da, bir zamanlar yücelttiğim, yaraştırdığım tahtlarından inmişlerdi gözümde. Fakat, hakkımdaki yargılarına karşı koymakla, bu durumdan yararlanmaya çalışmıyordum. Tam tersine, eskisinden daha çok güvensizlik duyuyordum. Artık, herhangi bir ayrıcalık, bir üstünlük tanınmıyordu bana. Kusursuzluğum, mükemmelliğim baltalanmıştı. Kendime güvenim yoktu; kolayca alınan, kınlan, yıkılan biri olup çıkmıştım. Tüm bunlar, başkalarıyla olan ilişkilerimin değişmesine yol açtı. * * * Zaza’nın yetenekleri üstündü. Yaşına bakılırsa çok iyi piyano çalıyordu. Keman dersleri almaya da başlamıştı.

Benim yazımın kargacık burgacıklığı yanında, Zaza’nın yazısının güzelliğine şaşıyordum. Benim gibi, babam da Zaza’nın mektuplarındaki anlatımı beğeniyor, hitabındaki renkliliğe, canlılığa hayran oluyordu. Zaza’ya son derece saygılı davranmak, bir hanımefendi yerine koymak bayağı hoşuna gidiyordu babamın ve Zaza da, bu oyuna tüm zarafeti ve çekiciliği ile katılıyordu. “Çetin yaş” onun güzelliğine zarar getirmemişti. Fazla özenip bezenmeden giyiniyor; saçlarına şöyle bir tarak çalıvermesi yetiyordu. Davranışlarında da, iyi yetişmiş bir genç kızın rahatlığı ve serbestliği vardı. Bunların yanı sıra, oğlan çocuklara benzer gözüpekliğinden de bir şey yitirmemişti. Tatillerde, Landes ormanlarında, yüzünü sıyırıp geçen dallara aldırmaksızın, eğersiz ata atlar, dörtnala koştururdu, italya’ya gitti bir ara.